29 Kasım 2008 Cumartesi

Osmanlı Cumhuriyeti


Osmanlı Cumhuriyeti

Geçtiğimiz haftasonu sabahın köründe Ortaköy’de olmak zorundaydım.Ve öğleden sonra 3e kadar beklemek zorunda olduğumdan kendime bir meşgale bulmalıydım. Kumpircilerin yanından geçerken suratlarında potansiyel müşteriye(sabah sabah kumpir satıp siftah yapabilecekleri keriz) bakışlarını gördükten sonra pis pis bakıp (kaptırırmıyım lan size paramı modeli bakış) caminin yanından denizi seyrettim. Ne kadar gereksiz bir harekettir, ortaköye gidilir(ekstra tur olarak bardağı 2-3 milyona çay içilip daha sonra içilen çay 1 ytl lik tuvalette işenir ama paranız varsa turun bu ekstra kısmına dahil olursunuz), caminin yanında önce bi denize bakılır sonra camiye sonra boğaza falan ah İstanbul sen ne yaşanılası şehirsin kabilinde laflar edilir. Artık bu duyguları bu sene üniversiteye başlamış ve daha ilk haftasında top sakal bırakan, memleketten ana babasının yolladığı parayla gezen tozan üniversite gençliğine (yaşasın kurtuldum taşradan işte buradayım İstanbul haykırışı gözlerinden okunan, ohhh ortaköyde tavla oynadım kumpir yedim dolu dolu yaşıyorum bu şehri basitliğinde) kitlenin yaşaması gerektiğini düşündüğümden ve havada soğuk olduğundan kapalı bir mekan fikri daha cazip geldi ve sinemaya gitmeye karar verdim.




Ben Ata Demirer’e çok gülüyorum, Osmanlı Cumhuriyeti filminide bu nedenle seçtim ve gittim. Ama izlemeyenler için söyleyeyim komediyle falan alakası yok. Filmin ilk sahnesi bu ara çok popüler bir sahne, her filmde var, sarı saçlı bir çocuk Selanik’te bir tarlada karga kovalıyor.

Şimdi burada duralım. Yahu nedir Allah aşkına bu memleketin sarı saça mavi göze olan düşkünlüğü. Tamam ekonominin ve hatta dünyanın en temel kuralı bir şey ne kadar az ise o kadar değerlidir. Ama bu kadarına da pes. Atatürk bile demiş önemli olan beni görmek değil fikirlerimi benimsemektir manasında konuşmuş ama hepimize ilkokuldan beri Atatürkün sarı saçları mavi gözleri fiziksel özellikleri(boy hariç) beynimize sokulmadımı. Tamam ben ah Atam seni o kadar özledik ki bi bilsen diyip yanağını Anıtkabirin mermerlerine sürten kabileden değilim ama komutanlık ve Türkleri disipline etme yeteneğine(ki bu mucizevi bir kabiliyettir esasında) şapka çıkartırım Atatürkün. Yahu ortada bu başarılar varken sen git sarı saçlımda mavi gözlümde diye şiirler yaz, deniz gözlüm diye şarkılar yaz bu nasıl bir şekilcilik nasıl bir basitliktir. Hatta bu memlekette şu sarı saç ve renkli göz olayı o kadar kıymete binmiştir ki ah bi İsveç’e gitsek orada herkes sarışın olduğundan karılar esmer gördüğünde üstüne atlıyormuş geyiği bile bir teselli olarak sürülmüştür yurdum deli-kanlılarına.

Her neyse, filmde Atatürk bir ağaçtan düşüyor, sonrası ise Osmanlı’nın devam ettiği fikri üzerine kurulu. Fakat bundan sonrasında senarist Gani Müjde’nin basiretsizliği devreye giriyor. Şu Bizanslı filminde de aynısı yapmıştı, ama artık birisi bu adama kral çıplak desin. Yahu adam sen komik değilsin ve olamazsın, boş yere mizahçıyım diye dolaşma ortalıkta. Olmuyor işte. Çünkü filmin genelinde espriler şu çocukken yapılan önümüze gelene bin tekme salaklığı ne kadar komikse o kadar komik. Ya da çocuklar söyler ya birbirine daha doymazsan kusmuğumu ye, sonra süper bir espriymiş gibi gülerler. İşte bu size ne kadar komik geliyorsa filmde o kadar komik.

Ata Demirer klasik bir Türk padişahı, Türk/İslam sentezcisi. Yani Cuma namazınıda kılıyor ama rakısınıda içiyor. Hatta nikahsız halvet olduğuna da şahit oluyoruz koskoca padişahın.Yazılar ise bir enteresan hem Latin hem Arap alfabesi bir arada. Bu arada Latin harfleri hangi inkilapla devreye girmiş onu da merak ettim. Erkekler hala fes takıyor yani geleneksel Ortadoğu/farsi moda anlayışı erkek giyimine hakim. Daha bir gelenekçi Osmanlı-İslam anlayışı var erkek modasında. Kadın kıyafetleri ise tam tersine geleneksel parlak saray kıyafetleri giyiliyor fakat padişahın dilsiz kızıda dahil olmak üzere o fes takan erkeklere inat bütün kadınlarda göğüsler fora. O kadar ki günümüz Nişantaşısının o ultra-laik caddelerinde öyle yürümeye cesaret edemez kadınlar.

Sonra padişah bir kıza gönlünü kaptırıyor, işte kıza sms atacak ama bilmiyor ulak yollasam falan(hadi hadi espri geldi basın kahkahayı, sms yerine ulak, hahaha). Yetmiyor gingera biniyor padişah. Acaba ne düşündü Ganü Müjde, işte tam Kanuni kıyafetide olmasa bile bi Vahdettin tarzı giyinmiş padişah var ortada ama gingera biniyor, işte insanlar bu tezatı gördüler mi kahkaha atmaktan midelerine kramp girecek, herhalde düşündüğü buydu. Ama salon genelinde nedense bu olmadı. Birde padişahın aşık olduğu kız direnişçi. Ama ne demeye sarayın bahçesinde casusluk yapıyor ne demeye padişahla yakınlık kurmaya çalışıyor buda anlaşılamıyor film boyunca. Sonrası klasik Türk filmi, kızda padişaha aşık oluyor, gerisi ise türkün türkten başka dostu yoktur mantığı üzerine, tu kaka ABD’ye bir o kadarda Avrupa birliğine.

İşte böylesine gereksiz bir film Osmanlı Cumhuriyeti. Onun için ben ettim siz etmeyin.

Hakan Demirci
29.11.2008

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Hah bir bu eksikti..Yaw sanane..Zenginin parasi züğürdün cenesini yorarmis..Adam senin parani aldimi?? Aldi!!!! Buda sana kapak olsun..

Adsız dedi ki...

öfff bu da çok uzun. okumiycam. imza : incik

Adsız dedi ki...

Keyifli olmuş..
Bak ben ikna oldum, Gani'yi ve tozlu-zorlama esprilerini hanidir keşfettiğimden gitmeyi zaten düşünmüyordum. cuk oturdu.

Rica etsem sayın Beydeba, bu kez de, çalışanlarının azmi ve bilgisiyle kendi kusurlarını örtüp biz de bunu bilmezden gelip salak yerine koymaya kalkan yöneticiler hakkında yazar mısınız? Yoktur böyle yönetici de hani aklıma geliverdi.

Merry